Ana içeriğe atla

Tek derdim tırnağım, lüksü

Yıllarca daha doğrusu her zaman bu olgusal olarak hep böyleydi, tırnağım kırıldı diye ağlayan insanlara hep gıcık olmuş ve onları sığ bulmuşuzdur ama belki de sığ değil yalnızca bize göre daha az dertliydiler herkes bir uzak Doğu dövüş ustası kadar derin ve felsefik olmak zorunda mı canım birileri de el mecbur Beverly hills kızı formatında yaşamaya çalışacak.

Benim tırnak olayım tabi bu Beverly hills tadında birsey değil ama, başlı başına bir ironi oldu. Tabi bu nail art olaylarına yani tırnak tasarımı olayı beni de az biraz içine çekmedi değil ama gerekli noktada durmasını bildim. Uzun yıllar daha doğrusu bütün ömrüm boyunca o kadar çok derin meselelere kafa yordum ki, ilkokul da bile profosör diye itham edildim hep sivri zekalı bir insandım yani, kimsenin aklına gelmeyen yorumlar analizler benim aklıma gelir, mizah anlayışım desen sivri zekama parelel olarak gayet iyi, böyle hem arabesk hem melankolik aynı zamanda analitik tuhaf bir insanım işte. Ben edebiyatın ya da deneme yazmanın edebi değeri olan içerikler üretmenin illaki naif zarif bir üslubu olması gerektiğine inanmıyorum bilhassa o şekilde yazılmaya çalışılmış "zoraki" edebiyat beni çok rahatsız ediyor 2.cumleden sonra devam edemiyorum okumaya. Bize gerçekleri söyle ey yazan kişi ! Bizi saksıda ki ot yerine koymadan, beynimizi uyusturmadan ve gerizekalilaştirmaya çalışmadan söyle, canımızı yakan şeyler ne, hayatın bizimle derdi ne, içinden çıkamadığımız zorlu problemlerin çözümü ne bize bunları söyle. Sen hala şiirsel sözler söylemeyi edebiyat yapmak sanıyorsun oysa biz edebiyata ve yapanlara çoktan doyduk bizim hayatımız edebiyat sen bize bizi silkeleyecek birşeyler söyle !

Evet gördüğünüz gibi konular içinde yeni konular açmakta ise hiç zorlanmam. Dönüyorum tırnak meselesine. Efendim uzun yıllar hatta koca bir ömür o kadar çok derin meselelere kafa yordum ki bu basit meselelere kafa yorma fikri tabiri caizse sırtımdaki ağır yükleri atıp, Ohh bee dünya varmış dememe yol açtı. Tabi insan sırtımdaki ağır yükleri atayım demekle atamaz, Üzülerek söylüyorum öyle bir dünya yok ! O yüklerin sırtınızdan atılması için ilahi gücün halinize acıyıp, elini uzatması lazım yine üzülerek söylüyorum ki, hiç acımıyormuş ve hatta acımayacakmış gibi görünecektir zira siz ağlanıp sızlanıp gelene geçene yüce Allah' ı şikayet ettikçe bir türlü çileniz bitmeyecektir ben de ne çok biliyorum değil mi, sanki üstün kul derecesi bildirisi gelmiş bana, tecrübe efendim yalnızca tecrübe, ben kim Allah a kulluk etmek kim... Ben o kulluk imtihanindan milyon kez sınıfta kalmışımdır, belki de kala kala en sonunda uzmanlaştım. Bakın mesele tırnak ama ben yine derinlerdeyim durun bir kez daha deneyeyim. Bu basit meselelere kafa yorma hali bana bir iyi geldi anlatamam. Sosyal medyada paylaşımlarimi bile sümsük sümsük yapmaya başladım beni uzun yıllar ulu bilge gören eş dost çevresi şaşkın tabi, ee nolmuş yani  az biraz ironi yaptıysam hiç olmadığım biri olmaya başladıysam, tavsiye ediyorum uzayan vadelerde hiç olmadığınız ama olabilmeniz muhtemel biri olmayı deneyin, oldukça keyifli ve tazeleyici.

Uzun lafın kısası efendim, saçıyla başıyla tırnagıyla meşgul birini görürseniz lütfen ona az zeki insan muamelesi yapmayın onu sığ görmeyin, bilemezsiniz bu hali, neyin boykotudur neyin dik duruşu neyin ironisidir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fast Food Kültürü

Hiç sevmem, nefret ederim, rahatsızlık duyarım, irite olurum falan. Böyle bir kültür varsa da zira bizim kültürümüz değil zaten, belki de bütün iç acımalarım bundan. Gerçi kapalı model ülkeler gibi dışa kendini tamamen  kapatmış bir insan değilim, öyle olsaydı köriyi alıp taze fasulyeye koymayı bile düşünmezdim. Bu baharat olayı bize çok hitap ediyor, Ortadoğu'dan başlayalım Çin'e doğru gittikçe aman Allah bir baharat dünyası baharat aşkı o biçim ama batıya doğru gittikçe yemekler yağdan salçadan bir haber. Dönelim fast food olayına zira meselemiz gurmelik tadında bir dünya mutfakları mevzusu değil. Yılda bir kere bazen o bile olmamakla birlikte o kasten kırmızı renkli fast foodculara girmem. Zaten memleket olarak yemekçi kıtlığı çekmiyoruz çok şükür ama bir gün  gelir hergün yemek yediğim köftecinin ekmek arası ızgara tavugundan sıkılırsam ve ev yemeğinin de beni tok tutmayacagini düşünürsem, bu şartlar altında kalkar giderim o malum yere. Sözüm ona fast food olayı, hızlı yapı

Perfect life

Konu başlığına bakınca ingilizce bir içerik mi yazdım diye düşündünüz bilemiyorum, ayıptır söylemesi yazabilirim de ama biz de ki o söz sanatlarını, kinayeleri, hicivleri efendime soyliyeyim, kıvrak zeka ürünü kültürümüzü nasıl olur da çeviri yazıya aktarabiliriz işte orda çok ciddi kaygılar duyduğumdan yazılarımı orjinal dilde yazmaya devam. Zira başka dilde özellikle batı dili olan ingilizcede yazarsam olayın bütün agdasi yok olur gider hiçbir espirisi kalmaz. Dönelim mevzumuza size göre perfect life yani mükemmel hayat nedir ? Hayal edin çok zenginsiniz ve bir tekneniz var ve üstünde kocaman PERFECT LİFE yazıyor ama taşıması öyle zor bir hayat ki ortalama sıradan bir insanın taşıyabileceği türden değil, ve siz kendinizi tekneden aşağıya soğuk sulara atıyorsunuz, yüzmek için değil tabi, ölmek için, anlaşılan o ki, perfect olan teknenin kendisi, yaşamın kendisi bir o kadar dışkıdan. Ne sandınız ki, lüksün bir bedeli olmadığını mı?  Tabi bu bedel canınızı vermek değildi ama, dediğim g

Giyinmenin Önemi

Oldukça komik bir konu başlığı olmak üzere,  giyinmenin nasıl bir önemi olabilir, aman ha iyi giyinin üşutmeyesiniz, ya da aman ha sokağa çıplak çıkmayın, tecavüze ugrarsınız gibi bir mahiyet değil herhalde. Giyinmek... Şöyle çok eskiye gidiyorum baya bir eskiye, adem babamizla havva annemizin yanına. Bu ilk zamanlarda kıymetli ebevynlerimiz henüz tekstilin falan esamesi yokken fıtratlarında bulunan hayaları nedeniyle mahrem yerlerini örtmek istemişlerdir tabi olarak. Etrafa şöyle bir bakıp akla gelen ilk fikir olarak geniş yapraklı bitkilere uzanmışlar ve mahrem yerlerini örtmüşlerdir.  Yani burdan anlayacağımız ilk şey, giyinmenin örtünmek yani mahrem yerleri örtmek maksadını taşıdığını söyleyebiliriz tabi zamanla bu örtünme fikri o kadar gelişti ki, tasarımlar farklı kumaşlar gelişti de gelişti Adem Babamız ile Havva annemiz oldukça şaşkındırlar herhalde bizim çocuklar neler yaptılar böyle diye gurur mu duyuyorlardır bilmiyorum. Zaman içinde sevgili peygamberimiz hz. MUHAMMED ahir